19 Nisan 2020 Pazar

Yüce ALLAH'A Yakın Olmanın Ve Sevgisine Erişmenin Yolları
Ebu Hureyre (r.a) dedi ki:
Rasululllah (s.a.v) şöyle buyurdu: '' Yüce Allah buyurdu ki: Kim Benim bir dostuma (velime) düşmanlık ederse, ben ona savaş ilan ederim. Kulum, üzerine farz kıldığım şeyden daha çok sevdiğim herhangi bir şeyle bana yakınlaşmaz. Kulum, Nafilelerle  bana yaklaşmayı sürdürür; sonunda ben de onu severim. onu sevince artık işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Eğer benden bir şey dileyecek olursa andolsun ki ona veririm. Ve andolsun ki, bana sığınacak olursa, şüphesiz i ben de onu himayeme alırım.  (Buhari)

1 Nisan 2020 Çarşamba

NAMAZ Gözümün nurudur.



ALLAH (c.c) buyuruyor ki:

“İman eden kullarıma söyle: NAMAZI dosdoğru kılsınlar…” “Sabır ve Namazla ALLAH’tan yardım dileyin.
EFENDİMİZ (s.a.v) buyuruyor ki: NAMAZ Gözümün nurudur, cennetin anahtarıdır,  Müslümanın Miracıdır.  Namaz dinin direğidir. Onu terk eden, şüphesiz dini yıkmış olur”
NEDEN NAMAZ?
ALLAH’ın bize verdiği onca nimetleri bir an düşünsek (el,ayak,göz,sağlık,…), başımızı secdeden hiç kaldırmamamız gerektiğini anlarız…Mesela doğuştan iki gözü de kör birine, sadece bir gözünün görmesi karşılığında “namaz kıl” denilse, sizce o kişi namazını bir an bile olsa bırakabilir mi?  Sadece bir göz..
Ama bizde iki tane var ve daha çok nimet…  Onca nimet saymakla bitmez …  Neyi bekliyoruz daha…
Hadi şimdi TÖVBE ve NAMAZ ZAMANI.
Ebu Hureyre radıyallahu anhu’dan rivayet edildiğine göre;
Resulullah sallallahu aleyhi vesellem; ALLAH’ın şöyle buyurduğunu haber verdi:  “…Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşırsa nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (adeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka veririm, bana sığınırsa onu korurum.”  Kaynak: Buhari, Rikak 38.
Kur’an’ı Kerim’de en çok emredilen ibadet olan namaz, imandan sonra gelen en önemli ameldir. Mi’rac Gecesi ALLAH tarafından emredilen namaz, Rabb’imizin bize ihsan ettiği sonsuz nimetlere karşı en güzel şükür ve mü’minlerin ilk hesaba çekileceği emirdir.
Her şey önemi derecesinde vazgeçilmezdir. İslâm büyükleri, ölüm döşeğinde bile namazlarını kılmaktan vazgeçmemiştir. Ama biz, ahirzaman Müslümanları, hiçbir gerçek mazeretimiz olmadığı halde namazlarımızı terk edebiliyoruz.
Gereken önemi verseydik böyle durumlara düşer miydik? Yemekten,sudan, havadan vazgeçtiğiniz oldu mu hiç? Maddî hayatımızın devamı, bu ihtiyaçlarımızın karşılanmasına bağlıdır.     Onların önemi ve değeri, onları vazgeçilmez kılmıştır.
Mânevî hayatımızın canlılığının devamı da, başta namaz olmak üzere tüm ibâdetlerimizi hakkıyla yerine getirmemize bağlı olacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ve yüce sahabeleri, Bedir Savaşının en şiddetli ânında bile namaz kılmayı ihmal etmemişlerdi. Canlarını kurtarmayı değil, sonu ölüm de olsa namazı tercih etmişlerdi.
Niçin? Çünkü biliyorlardı ki, canı korumak, canı bağışlayanın elinde. Namaz ise, canı verenin emri. Canlar cananının emrini hiçe sayan candan hayır gelir mi? Hem bütün canları elinde tutanın emri hiçe sayılarak o can korunabilir mi?
Eğer bir kimse, “Müslümanım” dediği halde namazını kılmıyor veya ihmaller gösteriyorsa ilk problemi bellidir:
Allah’a olan inancı sağlam değildir.
Çünkü insan bir ağaç veya bina gibidir. Onun kökü ve temeli, îmandır. Dalları ve duvarları ise, ibâdetlerdir.
Kökü hastalanmış bir ağacı dallarını ilâçlayarak kurtaramadığımız gibi, temelleri sarsılmış bir binayı da odalarını boyayarak tâmir edemeyiz. Bu örneklerde olduğu gibi, namazında ihmali olan bir mü’min de önce îmanını kuvvetlendirmelidir ki, namaza dört elle sarılsın.Her yerde hazır ve nazır olan ALLAH’ın, her an kendisini görüp gözettiğini çok iyi bilmelidir ki, hareketlerine çekidüzen versin ve namazını hiç bırakmasın.
Hepimiz, “Acaba güçlü ve sarsılmaz bir îmana nasıl sahip olabiliriz? Dünyamızı ve âhiretimizi aydınlatacak bu muhteşem gücü nasıl kazanabiliriz?” diye düşünmeliyiz.
Kendimizi, bile bile tehlikeye atamayız. Namazı ihmal etmenin dünyada ve ahirette bizi uğratacağı acıklı hâli bilmeyerek vurdumduymaz olamayız. Böyle bir umursamazlık bize yakışmaz. İnsan varlıkların en akıllısı, sonunu en iyi düşüneni ve çıkarını en fazla kollayanı değil mi?
Namaz, kılındığında en fazla sevap kazandıran, ihmal edildiğinde ise en büyük azaba sebep olan bir ibâdet olduğuna göre, her gün namazı düşünmemiz, her gün bir adım daha ilerlememiz gerekmez mi?
Hangimiz bu sonsuz hayatı kaybetmek isteriz? Müslüman olduğunu söyleyen hangi insan, “Ben son nefeste imansız gitsem de olur” diyebilir? Aksine, bütün dualarımızda hüsn-ü hâtime (iyi son) için, imanla ölmek için dua etmiyor muyuz?
İşte o müthiş imtihanın ilk sorusu iman, ikincisi namazdır.
♥ Hz.Muhammed (s.a.v)’in,  geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını gören Hz.Ayşe:“Ey Allah’ın Resûlü, geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsun?” diye sorunca; “Ey Âişe! Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı?” karşılığını vermiştir.
♥ Hz. Aişe (r.a) anlatıyor: Rasulullah (s.a.v) bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Ama namaz vakti gelince sanki bizi tanımıyor gibi bir hale gelir, bütün varlığıyla Allah’a yönelirdi.
ÖYLE BİR SURE OKUYORDUM Kİ: Peygamberimiz (s.a.v) ve ashabı Zâturrikâ’ Gazvesine çıkmışlardı. Bir yerde mola verildi ve Peygamberimiz Abbâd bin Bişr (r.a.) ile Ammar bin Yasir’i (r.a.) bir geçidin girişine nöbetçi tayin etti.Bu iki zat geçidin ağzına gelince Ammar yattı, Abbâd ise namaz kılmaya başladı. Onları izleyen bir müşrik, namaz kılan Abbâd’ın silüetini görünce derhal bir ok attı ve ok eliyle koymuşçasına hedefini buldu. Ancak Hz. Abbâd, oku eliyle çıkarıp namaz kılmaya devam etti. Müşrik onun namaz kılmaya devam ettiğini görünce okun isabet etmediğini sanarak tekrar ok attı. Derken üçüncü kez ok attı. Çünkü Abbâd namaz kılmaya devam ediyordu. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik onların iki kişi olduklarını görünce kaçtı. Ammar, arkadaşından akan kanları görünce:
“Sübhanellah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?” diye sordu. Abbâd’ın verdiği cevaba dikkat edin:
“Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim.”
İşte sahabenin dünyasında namazdan daha önemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını, mallarını, her şeylerini feda etmekten çekinmezlerdi.
PEYGAMBER KIZIYIM” DİYE GÜVENME KENDİNEHz. Fatıma, henüz süt emmekte olan Hz.Hüseyin hastalandığı için sabaha kadar uyuyamamıştı. Evlâdının inleyişi karşısında gözlerine sabaha kadar uyku girmedi. Hz. Hüseyin sabaha doğru bir ara uyur gibi olduğunda, Hz. Fatıma bulduğu ilk fırsatta kâinatın sahibine yönelerek sabah namazını kılmıştı.Sonra, camide sabah namazını kıldıran Peygamber Efendimiz, âdeti üzere onun evine gelmişti. Hz.Fatıma’yı uyur vaziyette görünce, onun sabah namazını kılmadığını sandı: Ey kızım Fâtıma, Peygamber kızıyım diye sakın namazı terk etme! Beni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, namazını vaktinde kılmadıkça cennete gireceğini zannetme, diyerek, namazın hiçbir şekilde ihmal edilemeyeceğini belirtti. Buna karşılık Hz. Fatıma: “Canım babacığım, sabaha kadar uyumadım. Sabah namazını kılıp yattım” deme gereği duydu. O zaman Efendimiz, sevgili kızını şöyle müjdeledi: “Müjdeler olsun sana kızım! Âhirette böyle sıkıntılar görmeyeceksin.”
GİT, NAMAZINIZI YENİDEN KIL: Resulullah (s.a.v) Mescide girdi, arkasından bir adam da girdi ve namaz kıldı, sonra Resulullah’a gelip selam verdi. Hz. Peygamber, selamını aldı ve kendisine “Git yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın” diye buyurdu. Adam gitti daha önce kıldığı gibi kıldı, sonra gelip Resulullah’a selam verdi. Hz. Peygamber, selamını aldı ve kendisine yine “Git yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın” diye buyurdu. Adam üçüncü defa namazı kıldıktan sonra. “Ya Resulallah! Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben bundan daha iyisini yapamıyorum.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) -özetle- namazı tadil-i erkanla (hareketlerini düzenli-yavaş yaparak) nasıl kılınacağını açıkladı. (Kaynak: Müslim, Salat, 45)
ÇOK SECDE ET, PEYGAMBERE ARKADAŞ OL: Rebîa b. Ka’b anlatıyor: “Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ona olan hizmetimden çok memnun olduğu ve üşenmeden hizmetine koştuğum için bir gün bana:- Ey Rebîa! Benden var mı bir isteğin, buyurdu.
– Düşünmem için biraz müsaade eder misin ya Resulallah? Daha sonra sana bildireyim, diye izin istedim. Allah Resulü müsaade edince, uzun uzadıya düşündüm. Anladım ki dünya geçici, sonu gelecek bir yer. Orada bana yetecek kadar rızk var ve bu rızk bir şekilde bana gelecek. Ben Allah Resulünden ahiretim ile ilgili bir şey isteyeyim. O da ‘Allah katındaki yerim olsun’ dedim. Kararımı kesinleştirince Allah Resulüne gittim. Allah Resulü beni görünce: “Ne yaptın ey Rebîa, düşündün mü?”
Evet, ya Resulallah! Ahirette sana arkadaş olmak istiyorum.” dedim. Kainatın Güneşi (s.a.v) “Bunu sana kim öğretti?” diye sorunca ben, “Kimse öğretmedi. Sen bana ‘İste, vereyim!’ buyurdun. Senin Allah katındaki yerini bildiğimden, biraz düşününce dünyanın geçici olduğunu, rızkımın verileceğini gördüm. Onun için kendi kendime ahiretim için bir şey istemeye karar verdim. Allah Resulü uzun bir süre düşündü, sonra: – Yapayım. Ancak sen de ÇOK SECDE ederek bana yardımcı ol, buyurdu. Kaynak: Müslim, İbn Manzûr…… 
Eksiğimiz Kusurumuz Var İse Allah Bizi Affetsin. İnşallah Haklarınızı Helal Ediniz.

22 Kasım 2019 Cuma

 Âlemlerin Rabbi Allah  Cemal Akçil


Ne güzel yaratmış bizi Dilimizde esma zikri
 Kalbimizde tek sevgisi Âlemlerin Rabbi Allah
 Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah 
Allah Allah Subhan Allah Âlemlerin Rabbi Allah
 **** 
Tevbeleri kabul eden, günahkârları affeden 
Cennetlerini vaad eden Âlemlerin Rabbi Allah 
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah
 Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah 
**** 
İkram sahibi Kerim’dir her şeyi bilen Alim’dir 
Mutlak her şeye Kadir’dir Âlemlerin Rabbi Allah
 Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim Allah 
Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah 
**** 
Secdemiz yalnız sanadır canımız sana kurbandır
 Dönüşümüz hep sanadır Âlemlerin Rabbi Allah 
Allah Allah Rahman Allah Allah Allah Rahim
 Allah Allah Allah Subhan Allah âlemlerin Rabbi Allah




16 Kasım 2019 Cumartesi

Kur'an  ve Sünnette Müslümanın Sığınağı DUA VE ZİKİRLER



Mana ve Önemi 


Zikrin manası, Allah-u Teala'nın yüceliğini meth-ü sena etmek maksadı ile dilden ve gönülden gelen güzel kelimelerle anmak demektir.

Zikrullah: marifetullah yolunun esası, kalbin ve ruhun kavuşturucusu, imanın alameti, ibadetin özürüdür.

Zikrullah: kalplerin nuru, ruhların huzurudur. Gözlerin cilası, her derdin devasıdır.

Zikrullah: kalbe itminandır, enistir en iyi arkadaştır.

Zikrullah: meşkul olmak, kalbin düzelmesinin aslıdır. Geceleri zikrullahla ihya etmek, amellerin üstünü hallerin en güzelidir.

Zikrullah ile gönül masivadan, her türlü pisliklerden temizlenir. Zikrullahla kalbi mamur olanın işi ve ahlakı güzel olur.

Zikri Allah olanın fikri Allah olur. Zikrullaha devam Allah dostlarının adetidir, Allah-u Teala'nın bir nimetidir. Hakk'ı zikredeni Hakk da zikreder.


İlahi Emir:

Zikrullah ilahi bir emir gereğidir.
Hakk Celle ve Alâ:

''Benim zikrim için namaz kıl!'' (Taha:14)
Allahu Teâlâ buyuruyor ki:

''Beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın bana nankörlük etmeyin.''

'' Ey iman edenler Allah'ı çokça anın''

'' Allah'ı çokça anan erkekler ve çokça anan kadınlar var ya; Allah işte bunlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat (Cennet) hazırlamıştır''

'' Zikrullah elbette en büyük (ibadet) tir.'' buyuruluyor. (Ankebut:45)

Zikrullahtan daha büyük bir şey yoktur.
Allah-u Teâlâ Mâaide süre-i şerif'inin 91. Âyet-i  kerime'sinde zikrullah ile namazı ayrı ayrı beyan etmiştir:

'' Şeytan, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi zikrullahtan ve namazdan alıkoymak ister''

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem-de şöyle buyurmaktadır.

''Rabbini zikreden ile Rabbini zikretmeyenin misali, diri ile ölü gibidir.''

Yine şöyle buyurmaktadır:

'' Amellerinizin en hayırlısı, Melikiniz katında en geçerli olanını, dereceleriniz içerisinde en yükseğini, altın ve gümüşü allah yolunda harcamanızdan daha hayırlısını, düşmanınızla karşılaşıp sizin onların boyunlarını vurmanızdan, onların da sizin boyunlarınızı vurmasından daha hayırlısını size bildireyim mi?
Sahabe: ''Evet'' dediler.
Buyurdu ki: ''Allah Teâlâ'yı zikretmektir.''


26 Haziran 2019 Çarşamba

Açılsında Yollar Sana Geleyim








Toplâdım gülleri düştüm yollârâ
Yolum yine uzâr pâtikâlârâ
Mevlâm râhmeyliyor bütün kullârâ
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Öyle özledimki seni ey resul
Öyle özledimki seni ey resul
Yoruldu yüreyim dert çeke çeke
Kurudu gözlerim yâş döke döke
Yollârın üstüne gül eke eke
O yüce Resul’e ben gidiyorum          
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Öyle özledimki seni ey resul
Öyle özledimki seni ey resul

Bu yolun sonundâ medine vârdır
Hâsreti gönlümde yânâr yıllârdır
Her mevsimi güldür yeşil bâhârdır
O yüce Resul’e ben gidiyorum

Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Açılsındâ yollâr sânâ geleyim
Öyle özledimki seni ey resul
Öyle özledimki seni ey resul


Ölüm ver Allah'ım verme ayrılık.




Ağlaya ağlaya yollara düştüm

Şükür olsun muradıma kavuştum,
Medine göründü yandım tutuştum,
Ölüm ver Allah'ım verme ayrılık.



Yeşil kubbe görününce gözüme
Boynum büküp elim koydum dizime,
Uyandım ki su serperler yüzüme,
Aklımı başımdan aldı ayrılık.



Ferhat gibi canım yandı kavruldum,
Şirin gibi ciğerimden vuruldum
İstemeden Medine'den ayrıldım.
Bir derdimi yüz bin ettin ayrılık



Kafileyle vardım gözleri yaşlı
Ellerimi açtım Mevla'ya karşı
Zemzeminden içtim Kabe'ye karşı
Ölüm ver Allah'ım verme ayrılık.

30 Mayıs 2019 Perşembe

BESMELE-İ ŞERİFE



''Besmele'' Bismillahirrahmanirrahim sözünün kısaltılmış şeklidir. Hayırlı bir işe başlarken, Allah-u Teala'nın İsmi-i Şerifini anmak ve bu mübarek İsmi-i şerif ile başlamak manasına gelir.

Meali iseRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla demektir.

Çünkü O Rabb'dır, lütüf ve kerem sahibidir. Rahmeti engin, ihsan ve ikramları boldur.

Allah-u Teal-a Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem-ini bütün işlerinde, önce Zat-ı Akdes'ini güzel isimlerini zikretmeyi öğreterek yetiştirdi. Bunu bütün mahlukatı için, uyacakları bir hüküm, takip edecekleri bir yol kıldı.

Müslüman besmele çekmekle, “Kendi adıma veya başka bir varlık adına değil, sadece Allah Teâlâ adına, O’nun rızasını kazanmak umuduyla ve O’nun izni çerçevesinde bu işi yapmaya başlıyorum.” demiş olur. Diğer yandan besmele için Yüce Allah’ın doksan dokuz ismi içinden özellikle Rahmân” ve “Rahîm isimlerinin seçilmiş olması son derece anlamlıdır. Besmele çeken bir mümin, Allah Teâlâ’nın engin rahmet ve merhametini ifade eden bu isimleri söylemekle, bütün söz ve davranışlarında rahmet ve merhameti prensip edineceğini ilân etmiş olur.







14 Ocak 2019 Pazartesi