14 Şubat 2021 Pazar

Hafız

İlkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti.

Kayıt için adını sorduğumda, “Fatma”, dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla…
Ve ekledi:
“Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak istemiyorum”.
Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu.

Tebessümle:
“Korkmayın küçük hanım siz isteyin hafız da yaparız, hoca da…”

O küçük gözlerinin içi parıldadı birden.


Annesi:

“Hoca hanım kusuruna bakma hele sen, ille de hafız olucam der de başka bir şey demez. Bizim köyün hocasından duymuş. Peygamberimiz hafız olanlara Cennette taç giydirilecek demiş herhalde.

Siz daha iyi bilirsiniz ya köylü kafası, biz de bu kadar duyduk anladık. Bu da çocuk işte. “Tabi teyze ne demek, keşke herkes sizin gibi duyduklarından etkilense de teslim olsa… Siz hiç merak etmeyin kızınız önce Allah´a sonra bize emanet.”

Kadıncağız elime yapıştı, öpecekken geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun elini öptüm. Gözleri yaşardı:”Hoca hanim bu eller, gözler hep günahlı asil sizinkiler öpülmeye layık. “Estağfurullah teyze”, dedim. “O ahirette beli olur”.

Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığımda Fatma’nın Erzurumlu olduğunu öğrendim. Bir an düşündüm. ‘Küçük nasıl kalacak bu kadar buralarda’… Zaman ilerledikçe Fatma’nın edepli tavırları daha da çok etkiledi beni. Azimliydi, Geceleri uykusunun arasında ayetleri sayıklarken görüyordum çoğu kez. Böyle devam ederken arada bir bana gelip soru soruyordu.

Bir gün: “Hocam hafız olmak içi Kur’ân’ı bitirmek mi lazım” diye sordu. Bende: “Tabi ki hepsini ezberleyeceksin ki hafız adını alacaksın. “Bu cevabıma çok üzülmüş gibiydi. Bir şey demek istiyordu sanki… Teşekkür etti ve döndü arkasına gitti.

Derslerim arasında onlara sürekli Kur´ân ezberlemekle işin bitmeyeceğini mutlaka içindekileri uygulamanın gerektiğini hatırlatıyordum. Talebelerden biri: “Hocam” dedi. “Fatma’nın annesi ona abdestle olmayanın hafızları dokunamayacağını söylemiş doğru mu?” diye sordu. Çok ilginç doğrusu. Maşallah dedim. “Osmanlı zamanında atalarımız Kur´ân´a ve hafıza kıymet verdiklerinden öyle yaparmış” dedim. Çok hoşlarına gitmişti bu iş.

Hepsi âdeta kendilerini ulaşılması zor, kasa içindeki altın gibi görüyorlardı. ‘Görsünler’ dedim içimden, bu yaşta buralara gelmişler. Allah’ın kelâmını ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunu.

Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Fatma’nın morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu. Bir gün dersini 2 kez aksatınca sordum: “Ne oldu yoksa anneni mi özledin ? “Hayır”, dedi. “Neden moralin bozuk? Sık sıkta hasta oluyorsun” dedim. “Yanlış anlamayın, inan ki annemi özleyip de gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum. Allah´ımdan çok korkuyorum. Buraları terk edersem bana âhirette hesabını sormaz mı? “Bir şey diyemedim. Suçlu bile hissettim kendi mi. O küçük kalpte bu ne imandı Ya Rabbi! Onu hayranlıkla izliyordum.

Bir gün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek zorunda kaldık. Bir çok tahlillerden sonra arkadaşım olan doktor hanim:”Hoca hanım derhal bu talebeyi ailesinin yanına gönder” dedi. Şaşkınlıkla: “Neden?” diye sordum. Bana: “Belki üzülecek hatta inanmayacaksın ama bu talebe “KANSER”.Âdeta basımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Sanki her tarafıma Rabbimin Rahmet sıfatı tecelli etmiş, şefkat sarmıştı.

Hastaneden ayrılırken Fatma´ya hiç bir şey diyemedim. Oysa anlamış gibi bana sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Kulağıma eğilerek: “Hocam” dedi. “Azrail insanların canını alırken nasıldır?”

Ağlamamak içi zor tutum kendimi: “Güzel bir sûrettedir, mümin kullara”, dedim. Sevindi, sanki mırıldandı: “Belki hafız olamam ama Elhamdülillah müminim” diye.

Şimdi anlamıştım bana önceden sormuş olduğu soruyu. Demek ki hastalığını biliyordu. Hafız olmak içi Kur´ân´ı bitirmek gerektiğini söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi anlamıştım.

Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya başladık. Çünkü dayanılmaz acılar içinde olduğunu görüyorduk. Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi geldi. Fatma yanıma gelerek: “Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim belki kursa almazdınız.

“”Ne demek nasıl kızarım sana”, dedim “Hem sonra sakın üzülme hafızlığımı bitiremedim diye. Bu yola girdin ya, Rabbim seni hafızlar zümresinden yazmıştır inşallah”, dedim.

Öyle sevindi ki sarıldı boynuma: “Gerçekten ben simdi hafız sayılır mıyım? Anne bak duydun değil mi? “Ya Rabbi bu ne aşktı. Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı su Fatma ne güzel bir kul olurdu. Böylece Fatma’yı Erzurum´a uğurladık.

Çok geçmedi. Bir iki hafta sonra ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep hafızlık tacını merak ettiğini, rüyalarına bile girdiğini yazıyordu.

Bir gün sabah namazından sonra telefon çaldı. Fatma’nın annesiydi karşımdaki ses. Ağlamaklı bir sesle: “Hoca hanim Fatma’yı uğurladık. Rica etsem bir hatim okur musunuz” deyince bende dayanamadım ağlamaya başladım. Annesi beni teselli edercesine telefonu kapatmadan: “Size ölmeden önce sunu söylememi istedi”, dedi. Hıçkırarak: “Anneciğim hocama söyle Azrail söylediğinden de güzelmiş”

BU NASIL İMAN YA RABBİ

27 Eylül 2020 Pazar

Bu Sohbet Nefsinize Çok Ağır Gelecek - Uğur Akkafa
Allahı tanımak nasıl olmalı? Neden Allahı tanımalıyız? Allahı tanımak neden bu kadar önemli? Allahı nasıl tanımalıyız? Nisâ Suresi 136. Ayet '' Ey iman edenler, iman ediniz!'' ayetini nasıl anlamalıyız? Allaha iman etmek ne demek? Allaha iman etmek nasıl olmalı? Dünyaya geliş amacımız nedir? Allahı bilmek, tanımak, tanımaya çalışmak neden bu kadar önemli? Sebepler birer perdedir ne demek? Allahı anlatmak neden önemli? "La İlahe İllallah" ne demek? Allah bizden ne istiyor? Allah bizden nasıl razı olur? İnandığımız Allah'ı nasıl anlatabiliriz? Bu ve bunun gibi soruların cevabını bu sohbette bulacaksınız..


10 Kasım 2018 Cumartesi

Beni erkeklerin yıkamasına izin verme kızım!



"Hocam ben adli tıp uzmanıyım. Size başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
 İşim gereği her gün ölüme bakıyorum. İnancımdan inşallah Rabbim hoşnuttur.
 Başım açık geziyorum ama 14 yaşımdan beri namazımı, orucumu bırakmıyorum.
 Geçen sene bir rüya gördüm, bir ses "kızım, beni erkeğe gösterme, yarın beni getirecekler kızım, vebalim sende" dedi. Beyaz, başörtülü, nur yüzlü bir teyze. 
Uyandım, hayırdır inşaallah dedim. Sabah işe geldim.
 Cesetleri ceset torbalarından çıkartmaya başladık.
 Aa bir baktım rüyamda gördüğüm teyze. Huzurevinde ölmüş.
 Oğlu inceleme talep etmiş. Ölüm saatine baktım, rüyayı gördüğüm saatti. İçim kötü oldu. Erkek arkadaşlara bu işlemi ben yapayım dedim ve teyzenin otopsisini yaptım. Her yerinden nur akıyor gibi geldi bana. Hani ölü yıkarken ölü yardım eder derler ya aynen öyle, teyze de sanki bana yardım etti. Masaya dökülen birkaç saç telini dahi topladım, teyzenin saçlarının içine koydum. Başörtüsünü ve kıyafetlerini kanun gereği torbaya koyarız. Başında bırakamadım. İşlem bitti ve ceset torbasına koyup teslim ettik.
Oğlu ve gelini vardı, "başınız sağ olsun, mekânı cennet olsun" dedim. Oğlu bana, "Bırakın bu safsatayı, Cennet, Cehennem bu dünyada, anneme bunu anlatamadık, bari siz anlayın" tarzında bir şeyler söyledi. "Anneniz neden huzurevindeydi" dedim. "Orada yaşıtlarıyla mutlu olsun diye" dedi. Geldiği huzurevi de Ankara'nın en lüks huzur evi, çok pahalı bir yer. Ünlüler, zenginler falan var. Oğlunun Ostim'de fabrikası varmış. O kadar zenginlikte anacığını oraya terk etmiş. Akşam eve gidince teyzenin ruhuna Yasin okudum. O gece teyzeyi rüyamda annemle birlikte Kâbe'de gördüm. Annem iki sene evvel rahmetli olmuştu. Abdestini aldı, namaza duracakken fenalaştı ve kaybettik. Sizinle paylaşmak istedim hocam."

20 Ağustos 2018 Pazartesi

ZİNAYA GİDERKEN CAMİYE GİDEN GENÇLER





Sözler Köşkü olarak bu hafta Diyarbakırdaydık. Ve Ulu Cami önünde Ceyhun Hamid Yılmaz, Zinaya Giderken Camiye Giren Gençler ! - Zina için yola çıkıp mescitte namazla biten bir olayının ikinci hikayesini anlatıyor. Muhteşem hikayeler ve harika hayatı değişen insanların hikayeleri. Ceyhun Hamid Yılmazdan ilginç bir sohbet. Bu hikayenin ikinci bölümüyle karşınızda. İyi seyirler.


Alıntıdır...

13 Ağustos 2018 Pazartesi

MEZARLIKTAN GELEN KABİR VİDEOSU (Ölmeden Önce izle)









MEZARLIKTAN GELEN KABİR VİDEOSU (Ölmeden Önce izle) (+15) Kabre Girince Başına Tek Tek Gelecekler! Gözlerini Kapat ve Dinle! Kabirdesin, yapayalnızsın. Kabir Hayatı nasıl olacak ? Orada ne yapacaksın ? Sahip olduğumuz herşey birgün bizi terkedecek. Peki buna hazır mıyız ? Göz yaşlarına hakim olamayacaksın . Kabir Hayatı Nasıl Olacak ? Fatih Yağcı Kabir Sohbeti!

6 Haziran 2018 Çarşamba

27 Mayıs 2018 Pazar

Annesini üzen gence yapılan kabir azabı!








Annesini üzen gence yapılan kabir azabı!

Annesini üzen çocuk annesini üzen cocuklar kabir azabı gören kadın mezarda azap gören genç

Annesini üzen gence yapılan kabir azabı!..

Peygamber Efendimiz (sav.) Selman-ı Farisî hazretleri ile kabristana gitmişlerdi.

Resulullah efendimiz, bir kabrin başına varınca gözyaşları dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya
kadar ağlamaya başladılar.

Selman-ı Farisi hazretleri; - Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz; - Bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır.

Kardeşim Cebrail’e bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum, anasına asî olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini söyledi.

Sen git Bilâl’e söyle, Medine halkını buraya çağırsın, buyurdular. “O, BENİM OĞLUMUN KABRİ” Selman-ı Farisî hazretleri gidip hazreti Bilâl’e durumu anlattı, o da bütün Medine ahalisine duyurdu...
Medineliler bölük bölük kabristana gelmeye başladılar. Peygamber efendimiz, gelenlere ve herkese “Sahibi olduğunuz kabrin başına varın” buyurdular...

Biraz sonra elinde asası olduğu halde yaşlı bir kadın geldi, Peygamber Efendimizin başında beklediği kabrin yanına yaklaşıp durdu. Resulullah Efendimiz; - Burada yatan senin neyin olur? diye sordu. Kadın da oğlu olduğunu söyledi.

Resulullah efendimiz; - Oğluna dargın mı idin? diye sordu. Kadıncağız dargın olduğunu söyledi ve oğlunun kendisine yaptığı eziyeti şöyle anlattı: - Bir gece eve geç gelmişti. Kapıyı birkaç defa çalmış, ben kapıyı açtığım zaman geç açtığım için beni eliyle itti, kolumu ve gönlümü incitti, ondan sonra da iflah olmayıp bu dünyadan göçüp gitti...

Peygamber efendimiz, ihtiyar kadına; - Oğlunun hâline bir bak! Eğer sen hakkını helâl etmezsen oğlun kıyamete kadar bu azabı çekecek, ondan sonra da cehennem azabı çekecek, diyerek gözlerinden dünya perdesini kaldırdı.

 “BEN HAKKIMI HELAL ETTİM” Kadın, oğlunun bu hâlini görünce dayanamadı; - Ya Rabbi! Oğlumu affet, ben ona hakkımı helâl ettim, diye Allah’a yalvarmaya başladı. Cenab-ı Hak da o andan itibaren hemen ondan kabir azabını kaldırıp, başka bir günahı olmayan bu gencin kabrini, cennet bahçesine çevirdi. Peygamber Efendimiz; - Siz kabri ne zannettiniz, kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya cehennem çukurlarından bir çukurdur, buyurdular...

19 Nisan 2018 Perşembe

16 Mart 2018 Cuma

KABİRDEKİLER İÇİN CUMA NEDİR BİLİRMİSİNİZ ?


KABİRDEKİLER İÇİN CUMA NEDİR BİLİRMİSİNİZ?
FAKİH Anlatıyor:
-Babam bana şöyle anlattı:
-Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana uğradı. Kendi kendine şöyle dedi:
-Tan yeri ağarıncaya kadar kalayım.
Kabristanın içine girdi. İki rekat namaz kıldı. Bir kabre dayandı. Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar.
Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarına oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dağıldı. Herkes kendi tabağını aldı; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldı.
O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
-Hey Allah'ın kulu, sende gördüğüm bu üzüntü neden? Sonra gördüğüm bu hal nedir?
Bana şöyle dedi:
- Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
- Evet, gördüm, deyince şöyle anlattı:
- O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir.
Daha sonra şöyle dedi:
- Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık. Basra’ya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oğlu olduğunu ve öldüğünü kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar.
Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır.
Sordum:
-Senin ananın evi nerede?
Onun yerini bana anlattı.
Sabah oldu Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum.
Yanına gittim,izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan:
-Ben Salih Meri'yim, dedim. İzin verdi, içeri girdim.
Şöyle dedim:
-Benim söyleyeceğim söz, senin söyleyeceğin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum.
Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı.
Şöyle sordum:
-Sana Allah'tan rahmet dilerim, çocuğun varmı?
-Yoktur.
Tekrar sordum:
-Daha önce bir çocuğun olmuş muydu?
Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi:
-Benim bir genç oğlum vardı, öldü.
Bunun üzerine durumu ona anlattım. Ağlamaya başladı.
Sonra şöyle dedi:
-Ey Salih! O benim ciğerparem, kalbim idi. İçim onun yuvası olmuştu. Göğüslerimden ona süt içirdim. Kucağım onun sığınağı idi.
Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi:
-O sevdiğim göz nurum için bunları dağıt. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacağım. Onun için sadaka vereceğim.
Gittim, o bin dirhemi dağıttım.
Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana uğradım.İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım. Yine dalmışım. Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Sevinçli ve mesrurdu.
-Ey Salih! Allah bizim için seni mükafatlandırsın. Gönderdiğiniz hediye bize geldi.
Ona dedim ki:
-Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz?
Şöyle anlattı:
-Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine şöyle derler:
-Bu faziletli gün için, selam,selam...
Okuduysanız beğenip paylaşalım bu güzel kıssayı herkes okusun

2 Mart 2018 Cuma

25 Ocak 2018 Perşembe

Yeniden Başlamam İçin Bir Sebep Söyle



"Nasîbûke yusîbûke velev künte fî tahte'l cebel.." "Dağın altında olsan da, senin nasibin sana isabet eder.." Süleyman Özer tarafından yaşanmış bir hikayedir. Alıntıdır.

Eksiğimiz kusurumuz Hatamız var İse Allah bizi affetsin inşallah.
Haklarınızı Helal edin bizlere...


21 Ocak 2018 Pazar

Senin Allah ile görüşmen, Allah ile randevun var.

Senin Allah ile görüşmen, Allah ile randevun var.

Yatsı namazında, görüşmek istemiyor musun kardeşim?
At seccadeyi kardeşim, kaldır ellerini. Bütün dünyayı at geriye ve ellerini bağla, ‘Rabbim’ de.
‘Benim kalbim ancak seni anmakla tatmin oluyor’ 
Bu dünyevi şeyler Allah’ım benim kalbimi tatmin etmiyor. Allah’ım beni namazda devamlı eyle. Bana hidayet ver’ diye dua et kardeşim.
At bugün seccadeyi, ne olursa olsun. Dünya tersine de dönse, bugün senin günün.
Birilerinin Kapılarını Çalmalıyız.
4 Üniversiteli Arkadaş
Bir gün 3 Arkadaş bir araya gelip iftar yapalım diyorlar.. 
Buluşuyorlar çok güzel bir iftar geçiriyorlar, gülüyorlar eğleniyorlar ama sonra bir eksiğimiz var diyorlar.... 
Mediha yoktu bugün..... 
Yarın gidelim diyorlar... 
Mediha çalışkan bir üniversite öğrencisi, hatta arkadaşları dersten kaçıp Gülhane parkına giderken o bi şekilde onları ikna edip derse getirmeye çalışıyordu.... 
Ertesi gün 3 arkadaş Medyanın evine gidiyorlar.... 
Tabiki kapıyı çalıyorlar, kapıyı Mediha açacak çok güzel bi karşılama olacak, beraber iftar yapacaklar bir sürü hayal var....
Kapıyı çalınca Mediha kapıyı açınca bütün hayaller suya düşer... 
Mediha şok olmuş vaziyette onlara bakıyor, neden geldiniz ne işiniz var burda der gibi bakıyor... 
O sırada arkadaşlarından biri havayı yumuşatmak amacıyla *iceriden güzel koku geliyor,Annen kadayıfmı yaptı.......
Annesi kapıya gelince biraz mahçup biraz sıkıntılı şekilde *Anne, okuldan arkadaşlar iftara gelmişler bize.... 
Annesi buyur ediyor hemen....... 
Üç kız içeri geçtiklerinde gördükleri manzara bütün heveslerini bitiriyor...... 
Çünkü yerde eski bir halı, halının üzerinde tahta bir masa ve sofranın etrafında dört küçük çocuk ve sofranın üzerinde bir tepsi üzerindede bayat ekmeklerden yapılmış ekmek makarnası var, dört çocuk misafirleri görünce hepsi kaçışıyorlar... 
Belki üzerinde eski elbiseden utanıyor birisi belkide pijamadan utanıyor birisi ama bi anda dağılıyorlar.... 
Sonra iftar vakti geldi ama 3 kız eve geldiklerinden pişman olmazsınız ağızlarına aldıkları o yumşak ekmekler Boğazlarından demir gibi geçiyor...... 
Ne yaptık niye geldik diyorlar keşke kelmeseydik diyorlar içlerinden ama gelmiş bulunuyorlar bir kere... 
Mediha nın annesi durumu kurtarmak için aslında ben bugün tarhana yapacaktım aslında, kıyma almıştım köfte yapacaktım ama tüpcü tüpü geç getirdiği için yapamadım diyor.... 
Bunu duyan evin en küçük çocuğu gerçekten bunlar varmı bizim dolapta diye mutfağa koşuyor dolabı açıp bakıyor, bakiyorki hiç bir şey yok... 
Bir öfkeyle dolabı kapatıyor ve annesine dolgun gözlerle bakarak Sofraya oturuyor... 
I gün Üç kız arkadaş sovradan nasıl kalkiyorlar eve nasıl donuyorlar bilemeyiz artık ama girişleri bi düğüne gider gibi dönüşleride cenazeden döner gibi oldu..... 
Evlerinde sahur kalkiyorlar, sahura kalktiklarinda Boğazlarından hiç bir şey geçmiyor hatta bir arkadaşın göz Yaşları yemek tabağa damliyor.... 
Ertesi sabah okula gitiklerinde ilk teneffüs bir araya geliyorlar durumu birbirlerine anlatıyorlar diyorlarki boğazımızdan hiç birşey geçmedi çünkü orda bir ev var ve o evde bir çok çocuk diyorlarki birseyler yapalım Mediha ya yardım edelim acaba paramı versek öylemi destek olsak? 
Ama Mediha onurlu bir insan para onun onurunu kırar yani kaş yapalım diye göz cikarmayalim.... 
Kendi aralarında bir karar veriyorlar.... Mediha nın evinin bulunduğu mahalledeki markete gidip marketci yle anlaşma yapıyorlar.... 
Biz size bir miktar para verelim siz bununla ramazan kumanyası hazırlayın onların evine götürün.... 
Marketci bunu yapıyor... 
Mediha nın evine gidip bırakıyor.... 
Ertesi gün Mediha okula geldiğinde çok mutlu... 
O günü geldiğinizde hazırlıksız yakalandık, annem çok güzel şeyler yapacaktı ama siz ansızın geldiğiniz için birsey yapamadı, ama yarın iftara gelirseniz bize, güzel bir iftar yaparız birlikte. 
Ve ertesi gün iftara gitiklerinde o gün buzdolabı açıp hayal kırıklığı yaşayan insanların küçük çocuk diyorki.... Annem corbyapti annem pilav yaptı annem şunu yaptı bunu yaptı tatlı yaptı ....... 
VE BELKİ DE BİZİM GIDIP KAPASINI CALMAMIZ GEREKEN BIRILERI VAR.... 
GITMEMIZ LAZIM..... O KAPIYI CALMAMIZ LAZIM.... BELKI BİR ÇOCUK O GÜN SEVINMEK İSTİYOR... 
BELKI BİR ANNE ÇOCUKLAR O SOFRAYA BAKTIGINDA......

HAYDİ GELİN BU RAMAZAN BIRILERIN KAPILARINI CALALIM... 
BIRSEYLER YAPALIM ÇÜNKÜ........

RAMAZAN BÖYLE GÜZEL......

14 Eylül 2017 Perşembe

Allah Korkusu

Adamın Biri Bir Kadına Tutulur Kadın Bir ihtiyacı için yolla çıkar. Adamda onun kervanına katılır.
Çölde kervandakiler uyuyupta kadın ile baş başa kalınca ona sırrını açar kadın ona der ki git bak bakalım insanların hepsi uyumuşlar mı kadının bu sözü üzerine adam sevinir ve kadının istediğine olumlu cevap vereceğini zanneder.
Kalkar ve kafilenin etrafında bir tur atar bütün insanların uyuduğunu görerek kadının yanına gelir ve evet kafilenin hepsi uykuda der...............