"Nasîbûke yusîbûke velev künte fî tahte'l cebel.."
"Dağın altında olsan da,
senin nasibin sana isabet eder.."
Süleyman Özer tarafından yaşanmış bir hikayedir.
Alıntıdır. Eksiğimiz kusurumuz Hatamız var İse Allah bizi affetsin inşallah. Haklarınızı Helal edin bizlere...
Bir gün 3 Arkadaş bir araya gelip iftar yapalım diyorlar..
Buluşuyorlar çok güzel bir iftar geçiriyorlar, gülüyorlar eğleniyorlar ama sonra bir eksiğimiz var diyorlar....
Mediha yoktu bugün.....
Yarın gidelim diyorlar...
Mediha çalışkan bir üniversite öğrencisi, hatta arkadaşları dersten kaçıp Gülhane parkına giderken o bi şekilde onları ikna edip derse getirmeye çalışıyordu....
Ertesi gün 3 arkadaş Medyanın evine gidiyorlar....
Tabiki kapıyı çalıyorlar, kapıyı Mediha açacak çok güzel bi karşılama olacak, beraber iftar yapacaklar bir sürü hayal var....
Kapıyı çalınca Mediha kapıyı açınca bütün hayaller suya düşer...
Mediha şok olmuş vaziyette onlara bakıyor, neden geldiniz ne işiniz var burda der gibi bakıyor...
O sırada arkadaşlarından biri havayı yumuşatmak amacıyla *iceriden güzel koku geliyor,Annen kadayıfmı yaptı.......
Annesi kapıya gelince biraz mahçup biraz sıkıntılı şekilde *Anne, okuldan arkadaşlar iftara gelmişler bize....
Annesi buyur ediyor hemen.......
Üç kız içeri geçtiklerinde gördükleri manzara bütün heveslerini bitiriyor......
Çünkü yerde eski bir halı, halının üzerinde tahta bir masa ve sofranın etrafında dört küçük çocuk ve sofranın üzerinde bir tepsi üzerindede bayat ekmeklerden yapılmış ekmek makarnası var, dört çocuk misafirleri görünce hepsi kaçışıyorlar...
Belki üzerinde eski elbiseden utanıyor birisi belkide pijamadan utanıyor birisi ama bi anda dağılıyorlar....
Sonra iftar vakti geldi ama 3 kız eve geldiklerinden pişman olmazsınız ağızlarına aldıkları o yumşak ekmekler Boğazlarından demir gibi geçiyor......
Ne yaptık niye geldik diyorlar keşke kelmeseydik diyorlar içlerinden ama gelmiş bulunuyorlar bir kere...
Mediha nın annesi durumu kurtarmak için aslında ben bugün tarhana yapacaktım aslında, kıyma almıştım köfte yapacaktım ama tüpcü tüpü geç getirdiği için yapamadım diyor....
Bunu duyan evin en küçük çocuğu gerçekten bunlar varmı bizim dolapta diye mutfağa koşuyor dolabı açıp bakıyor, bakiyorki hiç bir şey yok...
Bir öfkeyle dolabı kapatıyor ve annesine dolgun gözlerle bakarak Sofraya oturuyor...
I gün Üç kız arkadaş sovradan nasıl kalkiyorlar eve nasıl donuyorlar bilemeyiz artık ama girişleri bi düğüne gider gibi dönüşleride cenazeden döner gibi oldu.....
Evlerinde sahur kalkiyorlar, sahura kalktiklarinda Boğazlarından hiç bir şey geçmiyor hatta bir arkadaşın göz Yaşları yemek tabağa damliyor....
Ertesi sabah okula gitiklerinde ilk teneffüs bir araya geliyorlar durumu birbirlerine anlatıyorlar diyorlarki boğazımızdan hiç birşey geçmedi çünkü orda bir ev var ve o evde bir çok çocuk diyorlarki birseyler yapalım Mediha ya yardım edelim acaba paramı versek öylemi destek olsak?
Ama Mediha onurlu bir insan para onun onurunu kırar yani kaş yapalım diye göz cikarmayalim....
Kendi aralarında bir karar veriyorlar.... Mediha nın evinin bulunduğu mahalledeki markete gidip marketci yle anlaşma yapıyorlar....
Biz size bir miktar para verelim siz bununla ramazan kumanyası hazırlayın onların evine götürün....
Marketci bunu yapıyor...
Mediha nın evine gidip bırakıyor....
Ertesi gün Mediha okula geldiğinde çok mutlu...
O günü geldiğinizde hazırlıksız yakalandık, annem çok güzel şeyler yapacaktı ama siz ansızın geldiğiniz için birsey yapamadı, ama yarın iftara gelirseniz bize, güzel bir iftar yaparız birlikte.
Ve ertesi gün iftara gitiklerinde o gün buzdolabı açıp hayal kırıklığı yaşayan insanların küçük çocuk diyorki.... Annem corbyapti annem pilav yaptı annem şunu yaptı bunu yaptı tatlı yaptı .......
VE BELKİ DE BİZİM GIDIP KAPASINI CALMAMIZ GEREKEN BIRILERI VAR....
GITMEMIZ LAZIM..... O KAPIYI CALMAMIZ LAZIM.... BELKI BİR ÇOCUK O GÜN SEVINMEK İSTİYOR...
BELKI BİR ANNE ÇOCUKLAR O SOFRAYA BAKTIGINDA......
HAYDİ GELİN BU RAMAZAN BIRILERIN KAPILARINI CALALIM...
Adamın Biri Bir Kadına Tutulur Kadın Bir ihtiyacı için yolla çıkar. Adamda onun kervanına katılır.
Çölde kervandakiler uyuyupta kadın ile baş başa kalınca ona sırrını açar kadın ona der ki git bak bakalım insanların hepsi uyumuşlar mı kadının bu sözü üzerine adam sevinir ve kadının istediğine olumlu cevap vereceğini zanneder.
Kalkar ve kafilenin etrafında bir tur atar bütün insanların uyuduğunu görerek kadının yanına gelir ve evet kafilenin hepsi uykuda der...............
Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: ''Muhakkak ki cennette Receb denilen ve sütten daha beyaz, baldan daha tatlı bir nehir vardır. Kim Receb ayında bir gün oruç tutarsa Allahü Teala ona bu nehirden içirir.'' (Hadis-i Şerif, Süyüti el-Camiu's Sağir)
Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: ''Receb ayı büyük bir aydır. Allahü Teala bu ayda sevapları kat kat verir. Receb ayından bir gün oruç tutan, bir sene oruç gibirdir. (sevap alır) (Hadis-i Şerif, Taberani, el mu'cemü'l Kebir)
Ey îmân edenler! Cuma günü namaz için
çağrıda bulunulduğunda {yani, müezzin ezan okuduğunda}. (Cuma/9)
Dedi: İslâm'ın ilk dönemlerinde
Müslümanlar namaz için nasıl ezan okunacağını bilmiyorlardı.
Mukâtil 'Amr b. Murre'den, o
'Abdu'r-Rahmân b. Ebî Leyla'dan şöyle rivayet etmektedir: '"Abdullah b. Zeyd
el-Ensârî rüyasında, üzerinde yeşil renkli iki elbise bulunan bir adamın
Medine'de mescidin duvarı üzerinde durduğunu görmüş. Bu adam kalkıp şöyle
demiş: Allahu ek-ber, Allahu ekber -ikişer defa-, eşhedu en lâ ilahe illallah
—iki defa—, eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah —iki defa-, hayye ale's-salah —iki
defa-, hayye ale'l-felah —iki defa-, Allahu ekber -bîr defa—, lâ ilahe illallah
-bir defa—." Ardından kısa bir süre oturduktan sonra kalkıp şöyle demiş: Allahu
ekber —iki defa—, eşhedu en lâ ilahe illallah, eşhedu enne Muhammeden
Rasûlullah, hayye ale's-salah, hayye ale'l-felah. Sonra, kadkâmeti's-salah -iki
defa-, sonra Allahu ekber -bir [iki] defa-, lâ ilahe illallah —bir defa-. Durum
Nebî'ye arzedildiğinde, Nebî (s.a), "Sen bunu Bilal'e öğret!" buyurmuş. O da
bunu Bi-lal'e öğretmiş ve bundan sonra Bilal bu şekilde ezan okumaya
başlamış."
Mukâtil dedi: Ezan okuyandan
başkasının kamet getirmemesi gerekir. Ezan okurken de, kamet getirirken
dekonuşulmaz.
Abdestsiz (kamet getirmekte) sakınca yoktur. Kadınların ezan ve kamet yükümlülükleri
bulunmamaktadır.
Mukâtil Dahhak'tan, o da İim
Mes'ûd'tan şöyle rivayet etmektedir: "Yolculukta erkekler için kamet
yeterlidir."